Hell Or High Water
Hell Or High Water
imdb78
Yılın soygun filmi diyebiliriz.
Yılın orjinal kovboy filmi diyebiliriz.
Çünkü Magnificent 7 filmi bir repro... hatta bir repro'nun tekrar yapımı.
Neowestern Başyapıtı
Coen tipi Kara Komedi
Tek Ton - SARI - Kahverendi - filmler
Bankaları keyif ve kısmen para için soymadıklarından ötürü ciddi bir sistem eleştirisi olarak da görülebilir bu film.
TV'deki saçma sapan din pazarlayan adama:Kapat şu gerizekalıyı diyor yaşlı kurt:
Kızılderili Yardımcı: "Hristiyan değil misin?"
Yaşlı Kurt: "Evet ama aptal değilim."
Sonra televizyondaki din simsarına sonunda lafını gömer:
- Ulan benim köpeğimle bile daha fazla konuşmuştur Tanrı!
Polis şefimiz inatçı yaşlı bir polis. Yardımcısı kızılderiliye takılmaktan büyük zevk alıyor...
Uzun yıllardır beraber çalışmalarından ötürü böyle bir konuşma üslupları olduğunu anlıyoruz.
Kızılderili sonunda "bu topraklar bizim" ile başlayan sisteme dair güzel bir eleştiri konuşması yapıyor.
Yaşlı Polis Şerifi:
- Kızılderililerin Kovboyları sevdiği nerede görülmüş!
Filmde sık sık Komnaçi lafı dönüyor. Kaldıkları kumarhanenin adı bile komançi. Banka soygunu yapan kardeşlerden en kriminal olanı biri ile dalaşır. Adam ona şöyle der:
- Komançi'nin ne anlama geldiğini biliyor musun? Sonsuca dek düşman demektir.
- Kime karşı düşman?
- Herkese.
- Bu beni ne yapar, biliyor musun?
- Bir düşman.
- Hayır.
- Bu beni bir Komançi yapar.
Eksi'de film hakkında spoiler içeren güzel bir şey yazılmış:
oyunculuklar gerçekten iyi. jeff bridges'i bu kadar yaşlanmış görmek üzücü olsa da yaşlı ve aksi şerif rolündeki performansı ile tommy lee jones'a selam çakmış.
amerikan halkını bir sülük gibi emen bankacılık ve mortgage sektörüne sağlam bir eleştiri var, ancak gözünüze sokulmuyor. alberto karakterinin muhabbetleri üzerinden yerlilere ve meksikalılara pay biçilen kriminalite ve fakirlik gibi temalar da kara mizah ile işlenmiş. beyaz adamın yerlilerden kan dökerek çaldıkları toprakların bankalar tarafından borçlandırma ile ellerinden alınmasına dair muhabbet çok yerinde.
batı teksas'a ait hayvan sürüleri, petrol muhabbeti, kovboy erilliği, yerlilerin gazinoları çok ince işlenmiş. öte yandan, arkaplanda iki kardeşe ait bir aile dramı var ve vıcık vıcık bir drama boğulmuyorsunuz. bütün karakterler ile empati kurabiliyor, film boyunca kimseden nefret etmiyorsunuz. zira düşman insanlar değil, onları borca sokup parmağında oynatan sistem. comanche muhabbeti de bunu sembolize ediyor; 'herkesin ilelebed düşmanı.'
son olarak, filmin içinde yaşlı bir kadın garsonun sipariş aldığı bir sahne var ve şimdiye kadar izlediğim en iyi restoran sahnesi olabilir.
Lokanta sahnesi gerçekten müthişti:
- Selam, hanımefendi. Bugün nasılsınız?
- Ateşli ama iyi anlamda söylemiyorum.
- Peki ne istemiyorsunuz?
- Pardon?
- Ne istemiyorsunuz?
- Galiba ben sadece...
- Biliyor musun, burada 44 yıldır çalışıyorum. T kemikli biftek ve kumpir dışında, hiç kimse başka bir şey sipariş etmedi. 1987'de alabalık siparişi vermeye çalışan New York'dan gelen bir şerefsiz hariç. Hiç alabalık satmıyoruz.
- T kemikli biftek.
- Yani ya koçan mısır istemiyorsun ya da yeşil fasülye istemiyorsun.
Yani ne istemiyorsun? Yeşil fasülye istemiyorum.
Ben de Yeşil Fasülye istemiyorum.
- Biftekler orta derecede pişer.
- Acaba benim bifteğim...
- Bu soru değildi.
- Pekala.
- Sizin için bir de buzlu çay.
- Buzlu çay harika olur.
- Buzlu çay, evet. Teşekkür ederim, hanımefendi.
Filmin seyirciye açık kapı bırakan finali zayıf olmasına rağmen benim için yılın en iyi 10 hollywood filmi arasında...
Etiketler:
* başyapıt,
2016
Yorum Gönder